Sizce olr mu

Bebeklerin de moda takıları var mı demeyin, onların bizlerden neyi eksik? Üstelik bütün gözler de onların üzerindeyken tabiiki onlar da giyimlerine, takılarına dikkat edecekler. Bu kehribar kolye akımı nasıl başladı bilmem ama nerdeyse her bebekte, çocukta var. E durum bu kadar önemliyse biz de araştırıp, siz değerli takipçilerimizi "Kehribar kolye nedir? Bebekler neden bu kolyeyi takar?" soruları ile biraz bilgilendirelim dedik. Kehribar taşının özellikleri Son zamanlarda doğal taşlara olan ilgi de inanç da artmış durumda. O taşlardan birisi de kehribar taşı, yani nam-ı diğer amber. Çam ağaçlarındaki reçinelerin fosilleşmiş haline amber deniyor. Eğer kehribarı bir yere gömerseniz küçük cisimleri kendine çekme gibi bir özelliği var. Doğal taşlara olan ilgi tabiiki bazı dolandırıcılara da yeni alanlar açıyor. Her şeyim emitasyonunu yapanlar kehribar taşının da emitasyonunu yapmışlar. Gerçek olduğunu ise, kehribar taşını yakarak anlayabilirsiniz. Çünkü gerçek kehribar taşını yaktığınızda etrafa buram buram çam kokusu yayılır. Kehribar taşının faydaları Bebeklerde özellikle diş çıkarma dönemlerinde kullanılmaya başlanan kehribar taşı, doğal bir ağrı gidericidir ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Aynı zamanda sakinleştirici özelliği vardır. Diş çıkarma dönemlerinde bebeklerin ne kadar huzursuz olduklarını düşünürsek, bu dönemde çaresizce bebeğinin diş çıkarmasını bekleyen anneler için kehribar kolyeler vazgeçilmez bir aksesuardır. Bu özelliklerinin yanında mide, kulak ve boğaz yanmalarına da iyi gelir. Kehribar taşı bebeklerde nasıl kullanılmalı? Yeni doğan bebeklerde boğulma riski olduğundan dolayı kullanılmasını tavsiye etmiyorum. Dördüncü aydan sonra kullanmanız bebeğinizin sağlığı açısından daha uygun olacaktır. Ayrıca boğulma riskine karşı her bir taşın arasında düğümler olmasına dikkat edin. Bebeğinizi uyutmadan önce kehribar kolyesini ya da bilekliğini çıkarmayı unutmayın. Satın aldıktan sonra ılık suyla yıkayıp, iyice kurulayın. Etkisini kaybetmemesi için de 2-3 ayda bir bir gece toprak bir kapta bekletin ve ardından iyice yıkayın. Sevgiyle.. #İncir_Çekirdeği

Halk arasında yaygın olarak kullanılan “Lohusa kadının mezarı 40 gün açık kalır!” sözü lohusa kadının yaşadığı riskler dolayısıyla söylenen ve kadının hayati tehlikesine vurgu yapan bir sözdür. Eğer anne doktorunun uyarılarını dikkate almaz ve kendisine korumazsa risk faktörleri ortaya çıkar. Anne hastalıklarla mücadele edebilir hayatını bile kaybedebilir. Lohusa dönemi nedir? Postpartum veya puerperiyum dönem olarak adlandırılan lohusa dönemi gebeliğin sona erip doğumun gerçekleşmesinin ardından geçen altı haftalık süreci kapsayan bir dönemdir. Altı haftalık sürenin sonunda annenin fizyolojik görüntüsü gebe olmadan önceki haline döner. Bu hem rahatlamayı sağlar hem de risk faktörlerini en aza indirir. Lohusa döneminde annenin fizyolojik ve psikolojik durumu bebeği de etkileyeceği için annenin kendisine maximum düzeyde dikkat etmesi; sağlıklı ve steril ürünler tüketmesi önemlidir. Lohusa kadının mezarı 40 gün açık kalır sözü neden söylenmiştir? Bu söz annenin lohusa döneminde kendisine exstra özen göstermesi gerektiğine dikkat çekmek ve işin ciddiyetini gözler önüne sermek amacıyla söylenmiştir. Lohusalık döneminde ortaya çıkan komplikasyonlar nelerdir? Lohusalık döneminde kanama, emboli, lohusalık humması, idrar yolları enfeksiyonu gibi annenin sağlığını ve hayatını tehlikeye atan durumlar ortaya çıkabilir. Doğum sonrası 500 ml’in üstünde olan kanama hayati tehlikeye sebep olabilir. Önlem almakta fayda vardır, anne uzman kontrolünde tedavi edilmelidir. Lohusalık komplikasyonlarından diğeri olan amniyon sıvı embolisi, bebeğin amniyon sıvısının annenin kan dolaşımına geçmesi ardından annenin damarlarının tıkanması durumudur. Annenin bu durumda hayatta kalması güçtür. Bu sebeple önceden önlem almakta fayda vardır. Diğer bir komplikasyon olan lohusalık humması doğumun ardından gelen 24 saatlik sürede ortaya çıkan bir durumdur. Annenin yüksek ateşi ile kendini gösterir. Üreme yolarında ve göğüslerde enfeksiyona neden olur. Annenin doğumdan sonra istirahat etmesi ve antibiyotik tedavisine bir süre devam etmesi uygun görülür. İdrar yolları enfeksiyonu ise doğumdan sonraki ikinci ya da üçüncü günde ortaya çıkmaktadır. Vajinadaki yaralar bu hastalığı tetikler. Vajinada yanma, kasık ve bel ağrısı, yüksek ateş gibi belirtiler hastalığın ortaya çıktığını gösterir. Lohusalık ile ilgili hurafeler nelerdir? Lohusalık döneminde özellikle 40 güne değinen çok sayıda hurafe mevcuttur. Bu aslında anneyi psikolojikmen duruma hazırlıyor gibi görünse de aslında negatif bir enerji yaydığı da gözler önüne serilmektedir. Bakalım lohusa kadın ile ilgili olarak yapılan hurafeler nelermiş hep birlikte irdeleyelim. Lohusa ve bebeğinin 40’ı çıkmadan dışarıya çıkmaması düşüncesi ilk akla gelen hurafe olmaktadır. Bunun yanı sıra yeni doğan bebeğin kırkı çıkmadan tırnağının kesilmesi durumunda bebeğin arsız, hırsız ya da uğursuz olacağına inanılır. Bunun da bir gerçekliği yoktur. Bebeğin doğumunun ardından geçen 40 günün sonunda 3 kapı gezerek 40 uçurtma yapılıp uçurulması da yine bir safsata olarak yer bulur. Bebeğin doğumunun ardından geçen kırkıncı günde kırk kaşık buğday, 40 kaşık suyla 40 tane taşı sayıp banyo suyuna koyup anne ve çocuğun üzerine dökmek de pek akıl işi olmasa da hurafeler arasında yer bulur. Lohusa kadının tekrar gebe kalması durumunda sütü zehirli mi olur? Bir hurafeye göre lohusa kadının tekrar gebe kalması durumunda sütünün zehirli olduğu söylenir. Bu durumda ikinci çocuğunu dünyaya getiren çok sayıda annenin ilk bebeğini zehirlemekten korktuğu için sütten kestiği bilinmektedir. Oysa bu sadece bir söylentidir. Anne bebeğini emzirmeye gönül rahatlığıyla devam edebilir. Fakat sütün yanı sıra ek gıdaya başlaması tavsiye edilebilir. Loğusa mı lohusa mı daha doğru kullanım? Halk arasında lohusalık olarak bilinen durum Türk Dil Kurumu tarafından loğusalık olarak adlandırılır. Telefonlardaki ve bilgisayarlardaki sözlüklerde lohusa yerine loğusa ibaresinin geçme sebebi, karşılaşılan değişme durumunun gerekçesi budur.

Çocuğunuzun odasını hareketlendirip daha keyifli bir hale getirmeniz için size baş ucu kitabı niteliğinde bir düşünce hazırladım. Umarım sizin için faydalı olur. :) Zevkine uygun ve güzel bir yatak Çocuğunuzun odasını orijinal ve çarpıcı bir şekilde mi dekore etmek istiyorsunuz? O zaman ilk olarak yatak seçimiyle işe koyulmalısınız. Sevdiği renklerle dizayn edimiş sevimli bir yatak onu mutlu edecektir böylelikle çocuğunuz odasını daha çabuk kabullenecektir. Yatağa uygun renklerde perdeler Yatak seçimini hallettikten sonra sırada perdeler var. Perdeleri de onun zevkine uygun renklerde ve desenlerde bir seçimle tamamlayarak odayı daha keyifli bir hale getirebilirsiniz. Çekmeceler ve oyuncaklar Çekmeceler, dolaplar ve oyuncaklar da dekoratif bir oda için size yardımcı olacak. Onun sevdiği desen ve şekillerde dolaplar ve çekmeceler ile odasını hareketlendirebilirsiniz. Üzerine oyuncakları güzel bir şekilde yerleştirerek bir adım daha atabilirsiniz. Duvar süslemeleri ve el yapımı objeler Çocuğunuzun ismiyle ilişkili duvar süslemeleriyle duvarlarınızı eğlenceli hale getirebilirsiniz. El yapımı objelerle yaratıcılığınızı konuşturabilir ve odasını daha da seveceği bir hale getirebilirsiniz. Bunun yanı sıra duvar kağıtları ve farklı süslemelerle de çocuğunuzun odasına renk katabilirsiniz. Çerçeveler ve en sevdiklerinin resmi Sevdiklerinin resmi ile donatılan çerçeveler de çocuğunuzun odasını eğlenceli hale getirecektir. Üstelik onunla beraber hazırlarsanız çerçeveyi bu hem onunla aranızda geçen iyi bir diyalog olarak kayda geçer hem de hayal gücünü ve yaratıcılığını arttırması konusunda ona yol göstermiş olursunuz. Bunun yanı sıra çocuğunuzun çizimlerini de çerçevelere iliştirebilirsiniz. Bu hem onun özgüvenini arttırır hem de odayı keyifli hale getirir.

Annelerin şikayet ettiği durumlardan bahsetmek istedim. Çevremdeki annelerin dilinden çok duyuyorum da benim oğluşum diğer evlatlara pek benzemez. Çok şanslıyım. 1. Şu yemeği bitir Şu yemeği bitir lafını anneler ne kadar çok kullanır. Bazı çocuklar mıy mıy yediklerinden anneler ne yapsın. Ama maşallah bizimki camış gibi yiyor bu konuda sıkıntımız yok. 2. Üstünü ört Üstünü ört, bak üşütüp hasta olacaksın sözü de anneler tarafından fazla kullanılır. Çünkü çoğu evlat üstünü örtmez ve hastalanır. Ama maşallah bizimki kış uykusunda gibi uyur örtü falan hak getire ama dirençli köftehor. 3. Kapıyı iyi kapat Kapıyı iyi kapat içeriye soğuk girecek diye söylenir anneler genelde. Ama bizimki kapıyı öyle iyi kapatıyor ki kapıyı değiştiriyoruz o kapattığı anda. Camış diyorum da inanmıyorsunuz. 4. Bırak o telefonu, derslerine çalış Bırak o telefonu derslerine çalış sözü de anneler tarafından çok kullanılır. Çünkü çocuklar genelde telefonla oynamak için derslerini aksatır. Ama bizimki derslerine öyle güzel çalışıyor ki 2 senedir tekrar ediyor. ​